25 Kasım 2009 Çarşamba

3 Boyutlu Şal Yapımı

Boyunluğun yapımı için Seddosh arkadaşıma söz vermiştim ama önümüzün bayram olması nedeniyle biraz geçiktirdim, kusura bakma arkadaşım.... Bu yazıyı hazırlamıştım ama yine bilgisayardaki problem yüzünden yayınlayamadım bayramın 3. günü ancak bilgisayarım oldu fakat şimdi bloğuma yeni girebiliyorum. Bu bilgisayar ya beni deli edecek ya ben onu mefta edeceğim bakalım hangimiz daha inatçı çıkıcaz önümüzeki günlerde belli olacak :))

Neyse diyorum...

Seddosh arkadaşımız örgü bildiği için sadece fotoğraflardan anlabilir diye düşündüm. Daha sonra örgüye yeni başlayanlar için bir açıkmaya yapayım diyerek fotoğrafları numaralandırdım.
Bu örgü işlerini anlatmak böyle zor oluyor aslında şuradan al buradan geçir yok buradan eksilt buradan çoğalt yani biraz biliyorsanız kapmanız kolay ama bilmiyorsanız ya bir bilene soracaksınız yada videosunu bulup izlemelisiniz ki örgü işini çözebiliseniz. Gerçi tığ işi, şişle yapılan örgüye göre daha kolay.


  1. 10 adet zincir çekilerek halka oluşturulur. Üzerine 4.lü trabzan yapılarak aralarına 3.er zincir çekilir. Bu şekilde 4.lü olarak 6 adet yapıyoruz.
  2. Dönüşte el işareti ile gösterdiğim trabzanın tersinden örgüye devam edilir.
  3. Örneği kendize doğru yatırarak 2 numarada göstermiş olduğum yere batıyoruz.
  4. Dörtlü trabzanın bitmiş hali.























5. İkinci sırada, ilk önce su taşı örneğini yapıyoruz, daha sonra hemen altındaki 4. trabzana ters batıyoruz tekrar su taşı + 4.lü trabzan + su taşı
6. 2. sıranında tamamlanmış hali
7. 3. sıranın tamamlanmış hali
8. Ben iplik olarak nakonun tiftik ipini ve 5 numara tığ kullanıyorum ama isteyen istediği iplikten örebilir. Örneğin kendini en çok gösterdiği tiftik ip bunu da söylemeliyim yalnız.




















Temel olarak bu şekilde gidiyor örnek, ortadaki su taşını yaptıkça dibine batarak diğer yöne devam ediyorsunuz. Zaten örneği büyültende burası oluyor. kenarlarını boş bırakabilir, örümcek örneği yapabilir yada saçak ekleyebilirsiniz.

21 Kasım 2009 Cumartesi

Fıstık Şapka

Fındık fıstık ooo...
Sensin fıstık oooo....
Aklıma Ata Demirer geldi, kendisini pek bi sever ve pek bi içten gülerim.
Bana göre en iyi komedyenlerden birisi, gerçi kaç tane varki bende amma yaptım ha.

Ama kendi adıma ilk 3 sıralama yaparsam
Ata Demirer
Beyaz
Cem Yılmaz



Gelelim fırtık berenin yapılışına:
5 zincir ile halka yapıp kapattım, üzerine 12 adet fıstık yaptım. (fıstıkları 4 defa tığa doladım ipin kalınlığına göre ayarlama yapılmalı bence)

2. sırada her fıstık arasına 2 adet yaptım.

3. sırada fıstıkların üzerine birer çift yaparken aralarına 1 tane trabzan yaptım.

Daha sonra her sıra için birer trabzan arttırarak şapkayı genişlettim. Trabzanlar 8 tane olunca
arasına birer çift fıstık daha koyarak hiç arttırma yapmadan 5 sıra da bu şekilde ördüm.
Daha sonra trabzanları sadece fıstıklar kalana kadar eksilttim, sık iğne ile etrafını geçtim, bitirmeme yakın çiçeğin olduğu yeri üçgen biçiminde yaptım son defa etrafından geçip bitirdim.
Kendi rengi ile çiçek yapmak yerine bu çiçeği takmayı uygun gördüm.

Çiçeğin arkasınada broş iğnesi taktım, sadece şapka için değil yakaya çantaya ne bileyim uygun olan her yere kullanılsın fonksiyonel olsun dedim.


Şapkanın yapım aşamalarını gazetelerin fi tarihinde verdiği örgü dergisinden aldım, hatta şapka fotoğrafının yarısı bile yoktu...


---Vee...
---Bu şapkayı blog için yapacağım çekilişe hediye olarak dahil ediyorum. Birde bu boyunluğu ekliyorum hediyelerin içine... Bloglarda şu sıra çok hediye dağıtımı olduğu için bende bayramdan sonra çekiliş yaparım diye düşünüyorum.
Bu aralar zaten bayram temizliği alışverişiydi derken bloğum ile o kadar çok ilgilenebileceğimide sanmıyorum...

19 Kasım 2009 Perşembe

Geçmiş Olsun Anneanne

Bugün Göz doktoru ile randevumuz vardı.
Eşimin anneannesi 83 yaşında, biraz gözler görmüyor, biraz da kulak duymuyor. Bugün onu doktora götürdük, daha önceden eşim telefon ile irtibat kurup kendisi ile konuşmuştu. Teşhisi daha önceki gibi kataraktı ama anneannemiz yaşlı olduğu için ameliyat masasına ne biz yatırmak istedik ne de kendisi yatmak istedi. Daha sonra lazer ile ameliyatı gerçekleştirdiklerini duyunca gidip görüştük. İlk önce doktor bey göz ölçümlerini aldı.

Bizim hatun kıpır kıpır yerinde duramıyor, anneanne çeneni buraya koymalısın, alnını buraya dayamalısın. Neyse böyle 3 makinaya girip çıktı. Doktor bey sağ göz 1 mt ilerisini göremiyor ilk önce onu yapalım, 1 hafta sonra diğerini yaparız dedi.

Bizim hatun tutturmaz mı yok ben istemiyorum, merhem versin damla versin... Olmaz gözümü çıkaracaklar, ya yerine takamazlarsa :)) (Haliyle korktu tabi biraz.) Anlatıyoruz ama, hastanenin o katındaki herkeste bizi dinliyor. Bak anneanne gözünü kimse çıkarmayacak, sadece göz içine ışık tutup temizleyecekler. En sonunda ikna etmeyi başardık. Birde anneannemle fotoğraf çektirdik, herşeyin hatırası olsun istiyorum bu aralar.

Ameliyatı Özel Keşan Hastanesinde Op.Dr. Seha Özden lazer ile yaptı.Kendisine ilgisi ve sabrı için çok teşekkür ediyorum....

Hastane ilk önce şehir merkezindeydi daha sonra şehir dışına yapılan daha geniş bir binaya taşımışlar. Bütün personel güler yüzlüydü çok şükür, hani bazen hemşire yada dr.un yüzüne bakıpta keşke hasta olmasaydım da bunları çekmek zorunda kalmasaydım dediğiniz anlar olur ya, burada hiç öyle birşey demedik yani, en azından bizim karşımıza çıkanlar güler yüzlüydü. Hele göz ameliyatına hazırlık için göz bebeğinin büyümesi lazımmış onun için belki 10 tane değişik damla kullandılar. Bazıları çok yakmış anneannem bağırıyor ama bizim hemşiremizde çok tatlı dilli ve güler yüzlü biriydi. Ameliyat 15 dk içinde bitiyormuş ama bizim yanımızdan alıp geri getirmeleri 1 saate yakın tuttu, merak içinde hep bekleyip durduk insanın canı beklerken konuşmak bile istemiyor. 1 saatin sonunda anneannem söylene söylene geliyo, tekerlekli sandalyesini ittiren görevli bayan ile sohbete koyulmuşlar.

Gözüm iyi olursa diğerini de yaptırırım, eğer görmezsem gelmem bi daha....

15-20 dk odasında dinlendikten sonra hastaneden çıkıp eve geldik, yarın saat 1.30 gibi sağ gözündeki bandajı açacaklar. Umarım başarılı bir ameliyat olmuştur ve gözünün görme problemi ortadan kalkar. Yarın eşim erken gidip duymayan bu hatunu birde kulakları için Dr. çıkaracak daha önce çok temizlendi ama yaş ilerleyince olmuyor işte. Kulak içine takılan cihazlardan lazımmış onuda anneannem ben tutamam diyor, ona da bir çare bulunsada muhabbet ederken sokaktan geçenler bizim sohbetimizi dinlemese :)) Wolume o kadar yüksek yani bende ...

Bugünde yorucu ve koşuşturmacalı bir gün geçirdik birde Keşan'ın kurtuluşuymuş her yer çok kalabalıktı ama durup bir fotoğraf alamadım ne yazık ki...

Şimdi gidip biraz dinlenmem lazım, akşamda uyku tutmadı zaten.

Bütün hastalarımıza acil şifalar diliyorum...

17 Kasım 2009 Salı

Mercimekli Sebze çorbası ve Makarna

Ne zamandır bloğuma hiç yemek eklememişim sıra gelmemiş sanırım.
pc.de yemek adlı klasörümün içine şöyle bir baktım, bir sürü fotoğraf var öylece duruyorlar.
Bugün iki yapımı basit olanları seçtim, çorba ve makarna.
Aslında sebze çorbası için evde bulunan sebzelerden kullandım. Yani bu malzemeleri eksiltip çoğaltmak yine benim elimde.
Eşim ve kızım lahana, karnıbahar, brokoli, maydonoz bu gibi sebzeleri yemedikleri için bende işin kolayını çorba yapıp blendırdan geçirmekte buldum.


Merimekli Sebze Çorbası:
Hepsi avuç içi olacak kadar, zaten fotoğraflayıp gösterdim :)
Brokoli
Karnıbahar
Beyaz lahana
Maydonoz
1 adet patates
1 adet havuç
1 adet biber
1 adet domates
2 adet taze soğan
1 çay bardağı mercimek
2 yemek kaşığı zeytin yağ
1 yemek kaşığı salça
1 lt su ve tuz


Yapılışı:
Bütün sebzeleri küçük küçük doğradım böylece pişmesi de daha kolay oluyor.
Hepsini tencereye koyup üzerine suyu, tuzu, yağı, salçayı ilave ettim. Yani biraz haşlama usulü oluyor.

Düdüklü tencerede 15 dk pişirdim.
Basit sosta yapmıştım ama onu çekmemişim.
2 yemek kaşığı kızgın sıvı yağa, birer çay kaşığı kırmızı toz biber ve nane atıyorum. Kokusu çıkınca kapatıyorum, 30 saniyelik bir işlem yani.

Renkli Makarna
Bu makarnayı 4 sene önce Şarköy'de yemiştim çok hoşuma gitmişti. İlk önce rengi kendisine ait sandım ama daha sonra yağda pilavlık arpa şehriye gibi kavrulduğunu öğrendim. Eve gelincede hemen denedim çok hoşuma gitti. O gün bugün sürekli yapar oldum.

Malzemeler:

1 paket makarna
1 adet tavuk bulyon
1 lt sıcak su
1/4 margarin

Yapılışı: Margarini eritip makarnayı rengi değişene kadar kavuruyoruz. Hepsini çevirmek zor gelebilir, yarısınıda yapabilirsiniz. Rengi değişince üzerine sıcak suyumuzu ve bulyonumuzu ekliyoruz. Su kendini çekene kadar pişiriyoruz, ve üzerini kapatıp dinlenmeye bırakıyoruz. Çok pişirdiyseniz üzerini kapatmayın, makarna hamur olabiliyor.
Ben böyle sade hali ile seviyorum, tadı biraz hazır alıpta yaptığımız mantılara benziyor.
Ama üzeri için yoğurtlu soslar hazırlayabilirsiniz.
Benim en sevdiğim makarna sosum ise:
2 kaşık sıvı yağ
Yarım kaşık salça
1 çay kaşığı pul biber ve nane
Vee ıspanak (4-5 yaprak ince doğranmış)
1 kase yoğurt
Sarımsak
İsteyen sarımsak eklemeyebilir misafir olunca insan çekiniyor tabi.
İlk önce yağda ıspanağı kavuruyorum, daha sonra diğer malzemeleri ekleyip pişiriyorum. Soğuyuncada yoğurdun içine ekliyorum...
Hımm bu sos nefis oluyor...

Kitaplar Hakkında Bir Mim

Yine bir mim daha...
Bu aralar her blogta çeşitli konularda mim okumak mümkün.
Bu sefer http://meltemindunyasi.blogspot.com/ beni mimlemiş, kendisine çok çok teşekkür ederim.
Sorular okuduğum kitaplarla ilgili olunca bende hemen gidip kitaplarıma baktım ve sorulara en uygun kitaplarımı seçip birde fotoğraf eklemek istedim. Hangi kitaptan bahsettiğimi görsel olarakta göstermek istedim.

Başlayalım bakalım... Gelsin sorular...

1- Şuan okuduğunuz kitap ve konusu:
Kimi Güzelliklere Doğar Nadine Gordimer Bu kitabı 2001 yılında almışım, her kitaba ismimi ve aldığım tarihi yazma gibi bir huyum var tarih oradan belli yani...
O zamanlar tabi ki okumuştum ama üstün körü okumuşum ki konusunu hatırlamıyorum diyerek tekrar okumaya başladım. Konusuna gelirsek içinde 16 tane ayrı ayrı hikaye var. Genelde siyah beyaz insanların arasında yaşanan olayların manevi tarafını anlatıyor.
Güzel ve anlaşılır bir yazım dili var. Okurken bile acaba bir sonraki hikaye neyi anlatıyor diye meraklanıyor insan.





En son aldığınız kitap:

1-)Bir Hamilenin günlüğü, Reyhan Bull 2-)Ve seninle Gitti Aşk, Erdoğdu Uslu

2 tane kitap aldım. Hamilenin günlüğünü okudum, o kadar üzüldüm o kadar üzüldüm ki, zaman zaman ağladım bile. Zaten ben sulu gözlüyümdür, hemen yaşlar süzülüverir yanaklarımdan dayanamam. Erken doğum ile olan ikizlerinin yaşam savaşını anlatıyor Reyhan... Bence hamile bayanların, annelerin, dr.ların okuması gereken bir kitap zaten arkasında da yazıyor.





Şimdiye kadar aldığınız kitaplar içinde en sevdiğiniz

Angela'nın Külleri Frank McCourt
457 sayfa olmasına rağmen 3 günde okumuştum, o kadar sürükleyiciydi yani benim için. Bu kitaptada çok acımış çok üzülmüştüm hani kolayını bulsam dalıcam kitabın içine yardım edicem, o kadar üzüldüm yani.

Film seyretmekte güzel ama okumanın tadı hiçbir şeyde yok diyorum ben.







4-Bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de illallah ettiren kitap:

İllahlal ettiren bir kitap yok ama

Gülhan Eser; İstanyondaki Sofiler
İlk önce güzel gidiyordu kitap, sonra ruhani varlıklardan bahsetmeye başlayınca açıkcası biraz tırstım. Ben böyle her şeyi kafama takarım seyrettiğim korku filminin bile etkisinde kalırım mutlaka rüyama girer. O yüzden kitabı okumayı korktuğum için bıraktım.

Peter Lorte
- V.j.Hewitt; Nostradamus
Okudum okudum, birşey anlamadım. Gazete haberleri gibi yazılmış sanki.
Bir müddet sonra sıkıldım kitaptan...






5- Elinizdeki kitap bitince okumayı düşündüğünüz kitap : Erdoğdu Uslu; Ve Seninle Gitti Aşk

İndirimli kitaplar listesindeydi o yüzden aldım :))
İçine şöyle bir bakınca konunun şiirle desteklenmiş olduğunu görüyorum. Bölümlere ayırmış kitabını, ilk önce bir şiir ve sonra duygulu düz anlatım gelmiş arkasından. 127 sayfa ama okuma sessizlik istiyorum benn...







Sorularımın hepsini cevapladım...
Bende;
http://kapkaracamdankelebek.blogspot.com/
http://limonlukek.blogspot.com/
http://meraklbeti.blogspot.com/
Mimliyorum...
Hadi bakalım hanımlar sıra sizde...

16 Kasım 2009 Pazartesi

3 Boyutlu Boyunluk

3 boyutlu şal olurda, boyunluk olamaz mı ?

Daha önce soldaki şalı örmüştüm kendim için, ilk gören iki tane yapıp ekledim sanıyor, oysa örnek kendinden boyutlu duruyor.

Pazardan aldığım şaldan çıkarmıştım örneğini, satıcı abi "Bunu kimse yapamaz, yap getir sana 2 tane şal bedavaya veririm" demişti :)) Ama bir daha kendisini hiç görmedim. Gerçi ben yaptıktan sonra bedavaya verse ne olur dimi, nasıl olsa işi kapmışım...

Bu şaldan seri üretim halinde yapmıştım valla, kendime, yeğenlere...
Sırf trabzan olduğu için çok iplik gidiyor, birde tiftik kullanıldığı için yanlış yaptınmı sökerken çok zorlanıyor insan, o yüzden dikkatli örmek lazım, ha birde elini örerken sıkmamak lazım, biraz özenle çekilmeli zincirler ki puf puf yumuşacık olsun...Üstteki resimde boyutlu hali daha çok belli oluyor. Bu sene örgü yada kumaş boyunluklar çok moda olduğu için öreyim dedim. ilk önce nasıl durur diye tereddüt ettim ama yapıp taktıktan sonra kötü durmadığına karar verdim.
İpim aslında biraz simli ama flaşsız çekim olduğu için kendini göstermemiş.
İlk resimde omuzlarıma attım, ikinci resimde ters çevirip boynuma dolabım ve birde üzerine mont giyince nasıl durur diye merak ederek birde öyle baktım... İnsan kendi yaptığını tabi ki beğeniyor, birde size sormak lazım.

Yapmak isteyen olursa daha yakın çekim, ip ve tığ ölçüsünü verebilirim...
Aslında hepsini hazırlayacaktım ama bu aralar gerçekten bilgisayar başına oturacak vaktim kısıtlı oluyor, şimdi kim neler yapmış merak ediyorum, gidip biraz dolaşayım...

Mim.lendim...

http://biyasimadahagirdim.blogspot.com/ daha girdim beni mimlemiş. Bu benim 2. mim.im olacak kendisine çok teşekkür ediyorum cevap yazmakta birkaç gün geciktim biliyorum ama bu aralar vaktim pek olmuyor, ya evde yokum yada evde olduğum zamanlarda misafirim oluyor günümün çoğu temizlik, yemek ve misafirimi ağırlamakla geçiyor. Tek yapabildiğim misafirimle sohbet ederken örgü örebilmek....

Şimdi cevaplarıma geçiyorum...

BLOĞUNA NEDEN BU İSMİ VERDİN?
Blogları geziyorum blogcu.yu terketip bende burada blog açıcam ama bakıyorum kim ne yapmış diye. Sonra kendi kendime ne güzel birileri anlatıyor bizde öğreniyoruz dedim ve aklıma birileri anlatsin geldi...

BLOĞU YAZARKEN ATTIĞIM STAR TİRİBİ?
Blog sahiblerinin tripleri olduğunu sanmıyorum, benimde yok ama sadece evimde işlerimin bitmiş olması ve ilk oturduğudumda kocaman bir kupa ile sade kahvem olması...

EN SON ALDIĞIN GARİP ŞEY
?
Sırtımı kaşımak için kaşıma aleti aldım, birde mutfaktaki boş yere astım gelen misafir dekor eşyası sanıyor, ha ha...

ŞEKER GİBİ OLDUĞUN ANLAR ?
Çok istediğim birşeyin alınmış olması beni şeker gibi hatun yapar. Yaramaz kızımın uyuması, böylece ne yaptığını biliyorum ve biraz kafa dinliyorum.

ARKADAŞIM SORMAYIN DEDİĞİNİZ ŞEY
?
İkinci çocuğu ne zaman alıyorsunuz sorusu. Sanki köşedeki manavda satılıyorda 2 kilo alıp gelicem. Kısmet diyorum, belli değil işte her gördüğünüzde sormayın artık aaa....

AYNAYA BAKINCA GÖRDÜĞÜM
?
Herkes gibi bende kendimi görüyorum, biraz yaşlanmaya başlamışım gülünce ince çizgiler beliriyor. Sanırım aynadaki bu hatuna güzel bir bakım kremi lazım, bakımsız kalmış.

KENDİNİ OKUTAN BLOGLAR
?
Sadece yazı yada sadece fotoğraf değil. İkisi birden birbirini tamamlayan, samimi bir dille yazılan ve bilgilendiren her blog benim için okunacaklar listesindedir.

BU BLOG SAHİBESİ NERELERDE GÖRÜNÜR?
Dikiş makinasının başında...
Örgü için ip alırken...
Kızı ile yeni birşeyler keşfederken.
Bol bol misafir ağırlarken...


Bende 3 arkadaşımı mim.liyorum.
Bakalım onlar bu sorulara ne gibi yanıtlar vericekler.

http://pembekiraz.blogspot.com/

http://nursen-yemek.blogspot.com/

http://hobilerimveben.blogspot.com/

14 Kasım 2009 Cumartesi

Örgü Kitap Ayracı

Geçen gün bu boyunluğu yapıp yayınlamıştım, işte oradaki çiçeğin yapımı.
Yapılabilir bir çiçek ama tığ işine yeni başlayanlara örnek olsun diyerek ben fotoğraflamayı tercih ettim.



1-)4 zincir çekip, üzerine 8 tane sık iğne yaptım hiç arttırma yapmadan 6 sıra sık iğneye devam ettim, 7. sırada eksilterek 5 sık iğne bıraktım.

2-)Daha sonra üçer zincir çekerek sık iğnelere battım, 5 adet kafesimiz oldu.

3-)Sonra bu kafeslerin her birinin içine 4.er adet trabzan yaptım.
4-) ve 5-)Önden ve arkadan görünüşü bu şekilde oluyor.

Bunu bu şekilde yaparak istediğiniz yere kullanabilirsiniz, daha kalın ip ve tığ kullanarak birkaç tane yapıp zincire geçirip duvara asabilirsiniz, bence hoş durur.
Şapka kenarına, çantalara, tokalara gerçi saymaya ne gerek var istenilen yere süs olarak kullanılabilir.


Daha sonra kitabın uzunluğu kadar zincir çektim. Zinciri çiçeğin içinden geçirdim, ve düğüm atarak çıkmasını engelledim, ve tohum niyetine ipi biraz uzun bıraktım.

Hiç kitap ayracım yoktu, o kadar zamanda almıyor ama nedense yapmak hiç kısmet olmadı, demek ki bugüneymiş.

Bu arada kitap ayracının fotosunu çekmek için elime geçen ilk kitabı aldım, çok eski kitaplarımdan biri, sanırım okurken arasına bu kartı koyuyormuşum. Kalmadı artık böyle kartlar. Ne koleksiyonlar yapardık arkadaşlarla... Herkes kart toplardı kimi sanatçıların olduğu kartları, kimi karikatür, hayvan, doğa resmi vs. Neyse konuyu iki dakika da hemen dağıtıverdim yine :)) Çok hoşuma gittiği için sizinlede paylaşmak istedim.

13 Kasım 2009 Cuma

Kullanıpta Faydasını Gördüm diyen var mı?

Bu yazımda sigrayı bıraktım diye yazmıştım.
Bıraktım ama bir kilo alıp bir veriyorum, sürekli birşeyler yeme isteğim var. Meyve gibi şeylere saldırsamda bazen mutfağa gidip ağır yemekler pişirip yemeğe başlıyorum.
4 ay oldu bırakalı 4 kilo aldım, artık pantalonları beli sıkmaya başladı acilen birşeyler yapmam lazım. Kendime kondisyon bisikleti istiyorum ama zayıflamaya ne kadar yardımcı bilemiyorum. Sadece bacak bölgesini çalıştırır diye düşünerekte yanında birde mekik çekme aletide istiyorum. Böylece eşimde rahatça kullanır diyorum.


Görsel kaynak





Görsel kaynak


Yediklerime dikkat ediyorum. Bu arada ara ara yaptığım çayı içiyorum, net.te her yerde tarifi var ama bende vereyim...
Metabolizmayı hızlandırıyormuş.
3 adet elma, 1 adet limon (4.e bölünmüş)
1 adet kabuk tarçın
5 adet karanfil
1 şeker kaşığı top karabiber (toz olmasın acı olabilir)
3 litre su
Bunları düdüklü tencereye koyup 10 dk pişiriyorum, gün içinde içiyorum.
Hergüne 1 litre içmek lazımmış ama bazen arkadaşlarım geliyor yada kendi başıma bile 2 litresini kendim içebiliyorum.
Pek düzenli kullanmadığım için şimdilik işe yarıyor diyemem.

Şimdi benim sormak istediğim kondisyon bisikletini yada mekik çekme aletlerini alıpta kullanan varmı ne kadar memnun kaldınız. Ben aldım ama gereksizmiş diyeniniz varmı.

SECHHILL'den Hediye Seli



Bloglarda bu aralar izleyicisi için hediye hazırlayan hazırlayana...
Sechhill arkadaşımızda bunlardan biri, çok güzel hediyeler hazırlamış.
Hep çekilişleri görürdüm ama hiç katılmamıştım, zaten şansım hiç yoktur bu gibi konularda.
Bende hediye için araştırma yaparken Pembe kiraz.ın bloğundaki yazıyı görerek gittim, ve çekilişe dahil olayım dedim. Sizde katılmak isterseniz Sechhill.in bloğuna uğrayabilirsiniz.

Bakalım ben ne zaman hediyelerimi hazır edebilicem...
Neyse..
Herkese bol şans diliyorum.

Örgü Kolye



Kış geldi ya, örgülere geniş bir geçiş yapılıyor.
İşte buda basit bir örgü kolye. Net.te o kadar çok model varki bende yukarıdaki resimdeki kolye modeli burada gördüm. Ve bir benzerini kendim için yaptım ama çiçeğini onun gibi ip kullanarak yapmadım.


Uzuuun bir zincir çekip 3.e katladım. Bir ucuna, ipe uygun renkte düğme diktim diğer ucuna organze kalın tülden çiçek yapıp diktim. Ortasını düğmenin geçebileci kadar açık bıraktım, atma yapmasın diye de orta bölümünü yaktım.

Sonradan fark ettim ki, kolyenin açılıp kapanmasına gerek yokmuş, zinciri bol tutmuşum.
Bu yüzden saç bandı olarakta kullanılabilir diye düşündüm.

11 Kasım 2009 Çarşamba

"Anne, ben bu fareyi istiyorummm."


Net.te dolaşıyorum bakıyorum neler var neler yok. Arkamdan kızım bağırıyor...

"Anne ben bu fareyi istiyorummm..."

Kızım oyuncak değil bu, iğnelik yapmışlar. Anladımı; hayır anlamadı... Birde istiyorum diye ağzını açıp bağrınmaya başlayınca mecbur tıpış tıpış kalkıp yapmak zorunda kalıyorsunuz. Neyseki öyle zor birşey değil. Hemen yapıp verdim eline. Al bakalım oyuncak faren hazır...

--"Anne bu fare nasıl ses çıkarıyor...

--Mik mik mik....


10 Kasım 2009 Salı

O Artık Bir Yelek

Bu kapşonlumu ne kadar çok sevip giymişim ki, yıkamaktan bollaşmış ve nedense kolları çekmiş haldeydi. İşe yaramasa bile hala ısrarla dolabımda duruyordu. Geçen gün atarım diye çıkardım.
Sonra bundan toz bezi yapayım, kullanıp öyle atarım dedim. İlk önce kollarını kestim.

Sonra baktım, yelek gibi oldu, bende değerlendireyim dedim. Böylece toz bezi olmaktan kurtuldu kendisi. Bol geldiği için ilk önce fermuarını söktüm, biraz daraltıp yeniden yerine diktim. Daha sonra kestiğim kolları, ince şeritler halinde keserek büzgü yaptım ve onlarıda fırfır niyetine bir kenarına diktim, dikerkende kalın iğne taktığım halde kırmayı başardım.(Zaten ne hikmetse 1 haftada 2 iğne kesin kırarım ben) Şapkasıda vardı, onuda ucundan kestim yaka gibi kendi haline bıraktım. Sürfüle makası ile kestiğim için onu hiç ellemedim.

İşte böyle birşey oldu kendisi, sabah yataktan kalktığım zaman hemen giyiveriyorum.
Sanırım biraz daha benimle kalacak...

Birileri Anlatsın 100. İzleyicisi Kutluyor.



Bugün itibari ile 100 izleyicime ulaşmış durumdayım.
100. izleyicime teşekkür ederim.
İzleyenlerin hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim.
[100. izleyicim sanırım yabancı, bloğuna da ulaşamadım bir türlü, sanırım yok, izlediği bloglarda bir tuhaf :) illa araya dedikodu sıkıştırıcam :D ]

Herkesin bol bol izleyicisi olsun, paylaşımları muhabbeti, neşesi yerinde olsun...


10 Kasım


Her Türk'ün Yüreğinde ki Tek İnsan...
Unutmadık, Unutmayacağız.
Saygıyla anıyoruz...

Aksesuar Boyunluk

Arkadaşımda gördüm bu boyunluk modelini, o kadar güzel durmuştu ki...
Kendisi satın almış, zincir boyu daha uzundu ve daha kalın ip ve tığ kullanarak örülmüştü. Beline takarak kemer olarakta kullanabilirsin demiş satıcı. Boynuna zincirleri saç örgüsü yaparak takmıştı gerçekten çok hoş duruyordu.

Gelelim benim yaptığım modele
Boynumun ölçüsüne göre zincir çekip, üzerine 2 sıra trabzan yaparak düğme ile kapanan yeri yaptım.
Daha sonra 1mt kadar falandır herhalde 4 adet zincir yaptım. Sağ ve soldan sarkınca 8 adet oldu.
Bu zincirleri yaptığım trabzanların arasından geçirdim.
Uçlarına çiçekleri taktım.

Çiçeğin yapımı İçin: 4 zincir çekip, üzerine 8 tane sık iğne yaptım hiç arttırma yapmadan 7 sıra sık iğneye devam ettim, daha sonrada çiçek yapraklarını yapıp zincirlere geçirdim, düşmesin diye çiçek içine düğüm attım.

Gerçi anlatmaya gerek yok o kadar zor birşey değil insan bakınca anlıyor.

Belki çiçekler renk renk olsa daha mı hoş durudu ne, o zaman her renk ile giyme şansı da artardı.

8 Kasım 2009 Pazar

Örgü Fırfırlı Çanta

İnsan tabi boşa kalınca ne yapsam diye düşünüyor.
Bende kendime küçük bir çanta ördüm, içine telefon yada para koyabilirim.
Ne olması gerektiğine şimdilik karar vermiş değilim tabi...

Yapım aşamalarına gelirsek, ilk önce iskeletini yaptım.
1. sıra: 7 zincir çekip kapattım. Üzerine 20 adet trabzan yaptım.
2. sıra: Trabzanlara birine tek birine çift batarak sırayı bitirdim.
3.sıra : Hiç arttırma yapmadan her trabzanın üzerine birer adet yaptım.
Daha sonraki sıralarda hiç arttırma yapmadan 5 sıra ördüm böylece kendinden örgü kase biçimini aldı.

Fırfırların yapımı:
2 trabzan ara ile 5 zincir çekerek örgünün etrafını dolaştım, daha sonra hiç ipimi koparmadan 5.li zincirin üzerine 12 adet trabzan yaptım.


Her sırayı bu şekilde tamamlayarak toplamda 5 sıra yaptım.
Sıralar bittikçe daha güzel oluyor ama örme işi biraz zor oluyor tabi.



Sonra kapatmak için fermuar diktim, gerçi fotoğraftaki fermuarın teğellenmiş hali henüz dikme fırsatım olmadı.
Çok şirin, yumuşacık puf puf oldu.

Altına İmzamı Atarım




Atamızın ölüm yıldönümü olan 10 Kasım için anlamlı bir kampanyaya başlatmışlar.

Atamızın veciz sözlerinden "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." sözünün altına imzamızı atıyoruz.

Ülkemizin birlik ve beraberliğini korumak, kardeşlik duygularını pekiştirmek adına bu anlamlı günde 10 Kasım'da Atatürk'ün huzurunda Anıtkabir'de sunulmak üzere bir imza kampanyası düzenlemişler.

Kampanya için daha fazla bilgi almak ve katılmak için buradan ulaşabilirler.

6 Kasım 2009 Cuma

Çiçekli Taç

Ne zamandır birşey ekleyememiştim.
Bilgisayarın bozuk olduğu dönemde bir süre şey yaptım.
Tokalar, abiye portföy çantalar, eskileri değerdirme, örgü işleri...
Hepsini fotoğrafladıkça eklerim artık.




İlk olarak bu tacı ekliyeyim dedim.
Saçımda da fotoğraflamaya çalıştım ama flaştan tam net çıkmamış.



Bu tokalar takınca insana başka bir hava veriyor valla...
Takın takıştırın, dışarı çıkın :))

5 Kasım 2009 Perşembe

İlk Mim...

Bloglarda hep görürdüm mim mim mim...
Acaba birileri de beni mim.ler mi diye düşünürdüm.
Tetesal arkadaşım beni mim.lemiş, kendisine çok teşekkür ediyorum.

Mim konusu "Nelere sinir olursunuz?" Sanırım 5 maddelik bir açıklama olacak...
5 maddelik açıklama kime yeter dimi, millet olarak biz herşeye sinir oluruz, anında "Sinirlerim
zıpladı", "Bam telime basma" deriz :)) Acaba günde kaç defa sinir oluyoruz, gerçi bu, o günün akışına bağlı ama çalışan ve çocuklu yetişkinler daha fazla sinirli gibi geliyor bana...

Neyse gelelim maddelere...

1-) Şu sıralar en çok sinir olduğum şey sanırım modemde net ışığı yanarken bir türlü bağlanamamam hele ki işim acele ve araştırılması gereken konu varken...

2-)Habersiz, çat kapı gelen misafirler. (Muhakkak o gün başka yere sözüm vardır, gelene de git diyemezsin. Mecburen ertelemek ve gideceğim arkadaşımdan özür dilemek zorunda kalırım.)

3-)Başkalarının benim yerime düşünüp karar vermeleri...

4-)Her lafa maydanoz olan kadın ve erkekler.
(Bi sus ya, amma konuştun ama boş konuştun demek geliyor içimden.)

5-)Uykumun en tatlı yerinde çalan telefon yada kapı zili...

Valla bu 5 madde bana yetmedi ama şimdilik bu kadar ile sınırlama yapalım bakalım. Zaten mimlenen arkadaşlarımızın yazdıkları hepimizin ortak duyguları gibi okudukça nasıl her şeye sinir oluyoruz hep birlikte anlıyoruz...

Bende Sedaca arkadaşımızı mimliyorum...
Gerçi o yazılarında nelere sinir olmuş ara sıra yazıyor ama olsun...
Sedacım sıra sende, kolay gelsin tatlım...

3 Kasım 2009 Salı

Ben Geldim...

Bilgisayarımda 2 haftadır sorun vardı, bir türlü bilgisayara giremedim.
Haliyle net.e girip bloğuma yazı yazma fırsatım bile olamadı. Böyle olunca insan kendini kaçak gibi hissediyor :))


Bende bu arada bir süre yeni işler yapıp bitirdim, yavaş yavaş eklerim artık bloğuma...
Sanki 1 sene uzak kalmış gibiyim, meğer bilgisayar başında ne kadar çok zaman geçiyormuş. İnsan yokluğunda ne kadar zamanı varmış, ne kadar iş yapabiliyormuş onu daha iyi anlıyor.
Neyse artık buralardayım....
Şimdi gidip blogları şöyle bir gezeyim bakalım.